28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bolu, Sakarya, Düzce, Kocaeli, İstanbul, Abant

Öhöm öhm, Nihan yazıyor.
...
Sonunda gittik.
Yıllardır beraber gitmenin hayalini kurduğumuz, bir dönem Süley. orada olduğu için biraz gerildiğimiz ve sevgimizi yitirdiğimiz ama her zaman pıtırcık olan bu kent... Bizi beklemiyor muydu yoksa?
Hem de taptaze bir tarihte. Geç olsun güç olsun da demiyorum, erken erken yazıyorum.
2 Temmuz 2013-Salı günü çıktık yola ama hareketi bol, heyecanı bol bir karar verme sürecimiz oldu. Bu süreçten bize ne, çıktık yola.
Hem de bu kez annem, babam ve dayım ile beraber. Gidiş amacımız Narkisyan'ın mezuniyeti olsa da birçok yeri gezme fırsatı da yakaladık.
İlk gün yol.

Yol fotoğraflarımız o kadar iç açıcı ya da sanatsal olmadı, zaten bu geziden çok fotoğrafı olarak dönen biz olmadık.

Yol boyunca beraber Bolu'yu, Sakarya'yı, Düzce'yi ve Kocaeli'yi görmüş olduk ve sonunda İstanbul.

Babamın ilk İstanbul trafiği deneyimine erken veda edip Kartal-Kadıköy metrosuna bindik. O ne derin bir metro! Ankaray'dan sonra!

Kadıköy'e çıkınca, boğazı görünce anladık ki İstanbul. Geldik ya la!
Boğaz manzaralı bir yemek ve sonra eş-dost ile Kadıköy'de güzel bir kahve. Hayatımda ilk kez içtiğim Menengiç kahvesi, "tuhaf" deyip geçeyim bu deneyime.

O gün bunlarla sınırlı bir gezinti oldu.

...
3 Temmuz 2013-Çarşamba günü yaptığımız tek güzel şey İstanbul'a dair, boğaz turuna katılmak oldu.
Şimdi yazarken fark ediyorum ki İstanbul'a dair yazılabilecek her şey yazılmış. Şimdi oturup size boğaz turuna nasıl gidebileceğinizi mi anlatayım?! Saçma!
İşte bunlar da bizden fotoğraflar.


...

4 Temmuz 2013-Perşembe günü tamamen Narkisyan'a ait oldu. Koskoca Beyazıt'ta bulunamayan çiçekçinin altını çiziyorum.

...

5 Temmuz 2013-Cuma günü ise tamamen Leyla ile Mecnun'a adanmıştı. Diziye tabi! Çekimin yapıldığı Kireçburnu'na gittik. İşte bununla ilgili ilginç şeyler yazabilirim, hazır bir de yayından kaldırılmışken.(Buraya protesto ettiğimi not düşüyorum.)
Kiraçburnu kesinlikle İstanbul'dan bağımsız bir Karadeniz memleketi. Hele bir de o merdivenleri çıkıp yukarıdan baktığınız zaman... Çoğu İstanbullu'nun gidip görmediği değerli mekanlar. Öte yandan; kime neyi anlatıyorum!

Erdal Bakkal'ın önünde bol fotoğraf ve bol sahne hatırlanma merasiminden sonra Mecnun'un evine gittik ama aman Allah'ım o ne! Dana kadar bir köpek bahçede! Hadi olsa tamam ama saldırıyor, havlıyor vs. Amacına ulaşan bir önlem olmuş, iyi fikir ama sempati duyduğumuz o kadroya yakışmamış gibi geldi. Hani dostuz falan ya!

Birkaç fotoğraf ve dönüş...
Birkaç dakika da İsmail Abi'nin beklediği gemiyi bekledik, sonra nöbeti devredip geldik. Yol uzun...
...
Kafam çok karışıyor, dışarıda düğün var.
...
6 Temmuz 2013-Cumartesi günü dönüş yolu...
Ani bir kararla Abant'a dönmemiz dışında sıradan bir yolculukla kendi Başkent'imize dönecektik. Abant üzün zamandır görmek istediğimiz yeşili sundu bize Kireçburnu'ndan sonra.

Abant'ta üzüldüğüm bir tablo vardı. Yıl içerisinde aldığım atli terapi eğitimi sonucunda ata dair birkaç şey öğrenmiştim. Orada at binmekten habersiz insanların doğalarını hiçe saydığı atlar oldukça üzdü beni. Hiçbir şey yapamadım!

Ailemizin fotoğrafçısı Süley.
...
7 Temmuz 2013-Pazar...
Ve bir gezi daha biter.
Bizim düğün ne zaman?!
...
Not: Bir yazı ancak bu kadar geç yayınlanabilirdi. Bir sene geçmiş üzerinden, bir sene.